Detaylar bütünü oluşturur. 1660 yılında İstanbul'un Kapalı çarşısından sonra ikinci kapalı çarşı inşa edilir. Bu büyük pazar, IVMehmet' in annesi Hatice Turhan Sultan
tarafından Mısır'dan gelen malların sergilenmesi için yaptırılır.Mısır'dan İstanbul'a gelen ticaret ürünleri olduğu gibi, Mısır 'a giden mallar da vardır.
1775 yılında Galata Limanı'ndan Mısır'a gitmek için kalkan bir tüccar gemisi boğaz sularından çıkamadan bir fırtınaya yakalanır fırtına içinden çıkmayı başaramaz kayalara çarparak parçalanır . Bu olaydan sonra dönemin padişahı Il. Osman, Ahırkapı'ya denizcilerin yollarını görebilmeleri için büyük bir fener yaptırır.Fenerin altında aydınlatmada kullanılacak malzemelerin istifleneceği bir bölüm ve hizmetli yatakhanesi inşa edilir.
Çıkan yangınlar nedeniyle çeşitli dönemlerde tahribata uğrayan fener, Abdülmecit döneminde yeniden ve taştan yapılır. Ahırkapı feneri kırk metre yüksekliğindeki boyuyla Türkiye'nin Şile'den sonra ikinci büyük feneridir.
O yıllarda büyük fitili zeytinyağıyla yakılan fenerin masrafı da bir hayli kabarıktır. Ahırkapı feneri için yılda 1.5 ton zeytinyağı ve metrelerce fitil harcanmaktadır. Fenerin Ahırkapı'da yapılmasının bir anlamı vardır. Burası tüm Boğaz'ı gördüğü gibi denizden de görülmektedir.
Ahırkapı, İstanbul'un tarihsel semtlerinden biri olduğu üzere, Sarayburnu gibi imparatorların malikânelerinin bulunduğu bir bölgedir. Bizans döneminin önemli sarayları da burada yapılmıştır.Saraylarıyla ünlü bu bölgenin Osmanlı döneminden bu yana Ahırkapı olarak anılmasının hikâyesi son derece basit ve basit olduğu kadar da ilgi çekicidir.
Osmanlılar atlara büyük önem verdiklerinden mi yoksa denize arkalarını dönmeyi âdet edindiklerinden mi bilinmez, buraya “ahır” yaptırıp sarayın atlarını bağlarlar.
Boğazın en güzel yeri Osmanlı İmparatorluğu tarafından asırlar boyunca ahır olarak kullanılmış, bu nedenle semt “Ahır Kapısı” adını almıştır.
Mustafa Kemal yüzmeyi çok sevmektedir.Deniz sevgisini tüm ulusa aşılamayı çalışır.Özellikle İstanbul'da olduğu zaman Moda koyunda yelken ve kürek yarışlarını izlemekten büyük keyif alır.
1 Temmuz, Denizcilik ve Kabotaj Bayramın'da Moda'da yapılan yarışlar Atatürk tarafından ilgiyle izlendiği için , sporcular daha büyük bir şevkle yarışmışlardır.Atatürk İstanbul'a geldiği zamanlarda 1936 yılında tamamlanan Florya Deniz Köşkü'nde de vakit geçirir. Paşa'nın kollarını sıvayıp kürek çektiği fotograf, zamanda asılı durur.Fotoğraf Florya açıklarında çekilmiştir.
İsmet İnönü'nün yüzmeyi öğrenmesi de Atatürk sayesinde olur. Başbakan İnönü Florya'da yüzmekte olan Atatürk'ü izlerken gafil avlanır.
Mustafa Kemal denizden ona seslenir:
“Haydi İsmet, gel yarışalım.
İnönü yüzünü buruşturup kollarını açar:
“Paşam, maalesef ben yüzme bilmiyorum.
Mustafa Kemal bu cevap karşısında çok şaşırsa da bozuntuya vermez.
O bir devrimcidir, ses tonu emir niteliği taşır:
“O zaman sana bir hafta süre...”
İnönü'nün kabus dolu günleri başlar. Soluğu Heybeliada'da alır.Askeri Lisesi Sınıf Subayı Ulvi Tekeş'e durumu anlatır.Bir hafta içerisinde yüzmeyi öğrenmek zorunda olduğu için, onun yardımını ister.
Aynı gün motorla Heybeli açıklarına gidilir.
Ulvi Ateş kısa süren teorik bir eğitiminin ardından, eylem zamanının geldiğini bildirir:
"Paşam atlayın lütfen !!"
İnönü'nün belli etmemeye çalışsa da bir hayli tedirgin olduğu gözlenir.
"Nasıl atlayacağım ?"
“Çivileme Paşam, bacaklarınızı hiç kırmadan, çelik gibi suya girceksiniz "
İnönü, kendisini aynı Tekeş'in dediği gibi bıraksa da , suyla yüzleşince çırpınmaya başlar.
Ardından da kendisiyle birlikte suya atlayan subaya can havliyle sarılır.
Ama yılmaz, bir kez daha dener, sonra da bir kez daha ...
Her seferinde daha iyi atlamakta, üstelik suyun üzerinde durabilmektedir.
Dersin son günü kendini motordan boşluğa bıraktığında,bacakları tamamen birleşik ve vücudu bıçak gibidir. Paşa denize onu deler gibi girince, büyük alkış alır. İşte bu Atatürk'ün zoruyla öğrendiği meşhur çivilemesidir.
Osmanlılar sırtlarını denize dönüp oturmayı severler. Kimbilir belki de atlara çok değer verdikleri için, Boğaz'ın en güzel yerlerinden birini ahır olarak kullanmışlardır.
Paşa gönül adamıdır, denize karşı rakı içmekten ve denize girmekten büyük keyif aldığı ortadadır.
Ayrıntılar bütünü oluşturur...
Mustafa Kemal, köhnemiş bir imparatorluğu yıkıp yerine çağdaş bir cumhuriyet kurmuştur.
Ahırkapı'da bugün artık elektrikle aydınlatılan fener, gemilere yol göstermeye devam etmektedir!
Kaynak
%100 İstanbul Tarih Mekan ve Sırlar Erk ACARER